Emine’nin kocası Cemal’in Romanya’da tutuklandığını öğrendiğimizde, filmim, hayatın acımasız yüzünü gözler önüne seriyor. Emine, acil ameliyat olması gereken çocuğuyla ıssız kaldığı için hayatını bir şekilde idame ettirmek zorunda. Kendini, el emeğine duyduğu derin saygı ve ailenin eskiimini sağlama arzusu arasında sıkışmış buluyor. Emine’nin çaresizliği ve cesareti, çamaşır dikmeye başladığı bir giyim atölyesine adım atmasına sebep olur. Bu yepyeni atölye, Emine’nin sadece kumaş ve ipliklerle değil, benzer dönemda kocasının eski patronu Ziya ile de karşılaşmasına sahne oluyor. Bu sürpriz karşılaşma, önce yanıltıcı bir tesadüf gibi görünse de filmimin ilerleyen sahnelerinde, aslında kaderin bir cilvesi olduğunu gösteriyor. Ziya’nın profili, kocasının yokluğunda Emine’nin hayatına girerek, onun çaresizliğini daha da kafası karışık bir hale getiriyor. filmim, Emine’nin hayatındaki beklenmedik dönüşleri, onun duygusal değişimlerini ve karşılaştığı zorlukları çok başarılı bir şekilde eskiirmekıyor. Özellikle Emine’nin bir yandan çocuğunu tedavi ettirmek için uğraşırken, diğer yandan da Ziya ile olan kafası karışık ilişkisini dengelemeye çalışması da tutkuyla izleyiciyi derinden etkiliyor. Bu filmim, hayatın bize göstermeduğu zorlukları ve tutku çatışmalarının içinde nasıl boğuşacağımızı şahane bir biçimde ele alıyor.